Yeşil mi, koyu gri mi? Dışarıdan mı, içeriden mi?
Fotoğraf: Envato
Bir ülkeyi yönetmek hakikaten zor zanaat... Bazı şeyler yapacaksın, yaptıklarına da tepki gösterilecek. Yaptıklarını anlatmak ve kitleleri ikna etmek için nasıl bir dil kullanacaksın? Yaptıklarına gelen tepkiyi göğüslerken nasıl bir dil kullanacaksın? Bunlar hep zor şeyler. Kullanılan dilin birtakım zayıflıkları, yalanları, esas amaçları ortaya çıkarma olasılığı da çok yüksek. Kitleleri ikna etmeye çalışırken öyle bir dil kullanırsın ki, bir de bakmışsın onları aslında kandırmak istediğin ortaya çıkmış. Esas amacın ortaya çıktığında hatanı kabul etmeyip öyle bir savunma refleksi geliştirirsin ki, gözün hiçbir şeyi görmez ve ille de kendini korumak amacıyla herhangi bir dayanağı olmayan üstelik kendinle de çelişen savunma ve karşı saldırı söylemleri geliştirebilirsin.
Karadeniz Bölgesi’nde yaylaları birleştireceği söylenen bir Yeşil Yol Projesi var biliyorsunuz. Bunun için yöre halkı ve tabii ki yöre halkından olmayan sorumluluk sahibi insanlar, yörenin siyasetçileri ya da projeye eleştirel gözle bakan parti temsilcileri projeye karşı durdular, eylemler yapıldı. Bu eylemlere, örgün eğitim sisteminin dişlileri arasından çıkmış siyasetçilerin, bürokratların, şirket sahiplerinin, kendini en has vatansever, milliyetçi, ülkesini seven, doğayı ve insanları seven bireyler gibi tanıtan kişilerin ikiyüzlülüğünü ortaya çıkartan bir çift sözle dimdik ayakta direnen Rabia nine damgasını vurdu: “Devlet yok, halk var. Ben halkım ve buradayım. Kimdir devlet? Devlet bizim sayemizde devlettir.” Siyaset felsefesinin uzun uzun uğraşıp durduğu meselelere bir çift sözle, cesaretiyle, kişiliğiyle yanıt verdi Rabia nine. Bir devletin meşruiyetini yönetmeye kalktığı halkın rızası belirler. Halkın rıza gösterdiği devlet, devlettir. Halkın rızasıyla oynarsan, halkın istediğini yaptığını iddia edip (Vali bir açıklamasında böyle söylemiş), bu projenin etkisini gösterdiği bölgede yaşayan halkın isteklerini göz ardı edersen, meşruiyetini kaybetmeye başlarsın. Halkın istediğinden kastettiğin AKP iktidarının Karadeniz Bölgesi’nde aldığı oy oranıysa eğer, o oy oranının bir önceki genel seçimlere göre düşmüş olduğunu da unutmayasın. Hâlâ birinci parti gibi görünebilir AKP Karadeniz Bölgesi’nde ama bütün kentlerde oy oranı düştü. Belki de bölgenin doğasına zarar verecek politikalar güttüğü için düşmüştür oylar. Sanki bu Yeşil Yol Projesi’ni yapıp yapmamayı yöre halkına referandum yoluyla sormuşsun gibi halkın isteği dersen ilk paragrafta vurguladığım savunmacı dili kullanıp kitleyi kandırmak için bir yol tutturmuş sayılırsın.
Kullanılan dilin ikiyüzlülüğü bağlamında projenin ismine ve amacına da bakalım. Projeye “Yeşil Yol” isminin verilmesinin doğal yaşama saygılı olunmasıyla, yeşilin zarar görmeyecek olmasıyla, doğa dostu bir proje olmasıyla falan ilgisi yok. Tam tersi olduğu için bu isim veriliyor zaten. İktidarın kitleye hoş görünmek amacıyla zararlı projelere yararlı ve masum imajı yaratmaya çalışan isimler vermesi gayet beklendik bir durum. Hayata dönüş operasyonu deyip de cezaevinde daha iyi koşullar isteyen mahkumların katledildiği olay unutulmadı. İktidarda AKP’nin olması ya da olmaması önemli değil. İktidarda kim olursa olsun bu dili kullanır. Yaylaları birleştireceği iddia edilen yol yüzünden ortada birleşecek yayla kalmayacak ve yaylalar bölünmüş parçalanmış olacak. Yolun rengi de, ağaç ve ot rengi yeşil de olmayacak. Gayet de koyu gri asfalt rengi olacak. Yeni bir taktikle asfaltı yeşil yaparlarsa hep birlikte güleriz zaten.
Ha bir de Valinin eyleme katılanlar için kullandığı “Dışarıdan geliyorlar” sözü var. Dışarıdan kastettiği acaba uzay dışından mı, dünya gezegeni dışından mı, Asya kıtası dışından mı, Türkiye dışından mı, Karadeniz Bölgesi dışından mı, Rize dışından mı, yaylalar bölgesinin dışından mı? Bu saydıklarımızın dışından gelse de gelmese de olay bir doğa katliamıdır, bütün dışarıdan gelenleri ilgilendirir. Uzayın herhangi bir gezegeninden, dünyanın herhangi bir köşesinden, ülkenin herhangi bir noktasından, yaylada yaşasa da yaşamasa da, nereden gelirse gelsin, her doğa katliamı her canlıyı ilgilendirir. Dışarıdan gelenler, yabancılar sözlerini iktidar neden kullanır böyle durumlarda? Çünkü dayanışmadan korkar, verilen tek bir zararın herkesi etkileyeceği varsayımını hesaba katmaz, Tanrı’nın bahşettiği güzelliklere verilen zararın herkesi ilgilendireceğini aklının ucuna bile getirmez, herkesten daha inançlı olduğunu ilan etmiş olsa bile iktidar... Dışarıdan gelenlere, yabancı olanlara, kitle psikolojisiyle iyi bakılmaz, onları kandırıp direnişe katılanları “öteki ve düşman” ya da “öteki düşman” gibi göstermek için bu dili kullanır iktidar; provokatör ya da marjinal damgasını da yapıştırır onlara. Gezi Parkı eylemlerinde de bu söylem kullanıldı, Soma ve Ermenek katliamında bölgeye destek amacıyla gelenler için de aynı dil kullanıldı. Kısaca bir zulme uğrayanların yanında duran, destek olan, dayanışma içine girenler için hep bu dil kullanıldı. Çünkü iktidar zulme karşı duran kitleler fikrinden rahatsız olur, çaresiz kalır, meşruiyetini kaybetme tehlikesiyle karşılaşır. İktidar ister ki, insanlar birbiriyle dayanışmasın, rekabet etsin, birbirinden uzak dursun, insanlar tek kalsın, yalnız, çaresiz ve güçsüz hissetsin.
- Eğitimde reform… Kim için ve ne için? 15 Ekim 2016 00:26
- İhtisaslaşmış kölelik 17 Eylül 2016 00:11
- Meslek liselerinin devri? 10 Eylül 2016 00:56
- Mültecilik, kölelik midir? 03 Eylül 2016 00:54
- Özgürlük, adaletten başka bir şey değildir 06 Ağustos 2016 00:51
- İnsan olmak, demokrasi ve yabancılaşma 30 Temmuz 2016 01:00
- Demokrasi eğitimi ve demokrasinin neresindeyiz? 23 Temmuz 2016 00:51
- Vatandaş mı, yandaş mı, düşman mı? yoksa insan mı? 16 Temmuz 2016 00:51
- Yabancı öğretmen yetiştirme düzeni 09 Temmuz 2016 01:00
- Performans kaygısı 02 Temmuz 2016 01:00
- Maarif Vakfı Kanunu 25 Haziran 2016 00:51
- Başka bir seçenek hakkı için: ‘Yeter Artık’ 18 Haziran 2016 00:13